Hipnoz; bazı hareketlerle, bazı sözlerle, bakışlarla ya da bazı gereçleri kullanmak gibi değişik yöntemlerle telkin yapılarak meydana getirilen özel bir bilinçlilik halidir. Suje( hipnoz altındaki kişi) dış dünyanın uyaranlarına kapalı, hipnozitörün(hipnoz uygulayan kişi) etki ve telkinlerine açık bir durumdadır. Hipnoz altındaki kişi dışarıdan bakıldığında uyuyan bir kişi olarak görünürse de hipnoz kesinlikle bir uyku hali değildir. Hipnozitörün telkinlerine karşı aşırı bir uyanıklılık halindedir. Hipnoz ile dikkatin toplandığı oyun, dua, çalışma ya da meditasyon gibi eylemler arasında benzerlik vardır.
Hipnoterapi ise hipnozun bir araç olarak kullanıldığı tedavilerdir. Psikiyatride bilişsel-davranışal terapilerde, destek terapilerinde, psikanalizde ve birçok tedavi edici yaklaşımda terapi aracı olarak kullanılır. Freud ve Bruer histerik hastaların normalde hatırlayamadıkları bilinç altı olayları, hipnoz altında tekrar yaşantıladıklarında hastalık bulgularının kaybolduğunu tespit ettiler. Freud’ a göre hipnozitör sujenin çocukluk dönemindeki otoriter baba rolünü temsil etmekte, hipnoz altında otoriter babanın söylediklerini uygulamaktadır.
HİPNOZUN SÖZLÜK VE MİTOLOJİK ANLAMLARI:
Hipnoz kelimesini ilk kez İngiliz doktor Braid kullanmıştır. Kendisine bu konuda Yunan Mitolojisi esin kaynağı olmuştur. Yunan mitolojisinin uyku tanrısı ”Hypnos” gecenin oğlu ve ölüm tanrısı Thonatos’ un kardeşidir. Kardeşi ile birlikte Hades’ in ölüler diyarında yaşar. Kanatlı bir genç şeklinde tasvir edilen hypnos, yorgun insanların alınlarına sihirli değneği ile değmek, karanlık kanatları ile yelpazelemek ya da bir boynuzundan kişilerin üzerine uyku verici bir madde dökmek suretiyle onlara uyku verir, bazen tatlı, bazen ciddi, şakrak bir delikanlıdır. Thanatos kanatlı bir ruh halinde tasvir edildiğinden aynen Hypnos’a benzer.
HİPNOZLA İLGİLİ YANLIŞ İNANIŞLAR(MİTLER):
Hipnoz uykudur: Tam tersine hipnoz, uyanıklık ve dikkatin yoğunlaşması durumudur. EEG çalışmalarında hipnoz EEG’sinin uyanıklık ve tam dikkatli olma halindeki bireylerin EEG’sine benzerlik gösterirken uyku EEG’sine hiçbir benzerlik göstermediği saptanmıştır.
Hipnoz hastanın üstüne bir yansıtmadır: Hipnozda amaç, bireye bir şeyler yansıtmak değil, aksine hipnotik duruma odaklanan kişinin içsel durumunu anlamaktır. Hipnozda terapistin rolü, hastaya uygun perspektifte birincil psikoterapitik stratejiyi sunmak, hastanın hipnoz kapasitesini tanımlayıp araştırmaktır.
Yanlızca hasta ve zayıf insanlar hipnotize edilebilir: Yüksek hipnotize edilebilirliğin hastalıkla ilişkili olduğu doğru değildir. Şizofrenik hastaların hipnotize edilebilirliği yüksek değilken, posttravmatik stres bozukluğu ve dissosiyatif bozukluğu olanların hipnotize edilebilirliği yüksektir, sağlıklı bireylerde de değişkenlik gösterir.
Hipnoz tehlikelidir: Hipnoz edilenin düşünce içeriği açığa çıkarılarak, kötüye kullanım inancı yanlıştır. Hipnoz altındaki bireye kendi isteği dışında hiçbir şey yaptırılamaz.
Semptomları ortadan kaldırmak tehlikelidir: Hipnoz sıklıkla semptoma yönelik tedavi stratejisi olduğundan, semptomların ortadan kaldırılması, yerine herhangi bir şey konmadığında bilinç dışı çatışmaların yeniden gündeme geleceği şeklinde düşünceler yanlıştır.
Hipnozdan çıkılmayabilir: Hipnozdan çıkılmama olayına rastlanmamıştır. Kişiye hipnozdan çıkma için telkin verilmese bile, bir süre sonra normal uykuya geçiş ve sonrasında uyanma olmaktadır.
HİPNOZUN KULLANILDIĞI ALANLAR:
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARDA:
Fobik bozukluk.
Obezite,
Yeme bozuklukları
Dissosiyatif bozukluk,
Tik bozukluğu,
Kekemelik,
Enürezis nokturna (Gece işemeleri),
Psikojenik ağrı bozukluğu,
Panik bozukluk,
Depresif bozukluk,
Davranım bozukluğu,
Konversiyon bozukluğu
PSİKİYATRİ DIŞI HASTALIKLARDA:
Cilt lezyonları,
Migren,
Astım,
Ağrısız doğum,
Kanser ağrılarını azaltmak,
Kemoterapi yan etkilerini önlemek (bulantı, kusma)
Anestezi yapmaksızın diş tedavileri
Diş hekimi ve diğer fobiler
EĞİTİMDE:
Öğrencilerin sınav stresini azaltmak,
Öğrencilerin dikkatinin yoğunlaştırılması,
Ezberleme yeteneğini arttırmak ve belleği kuvvetlendirmek,
Motivasyonu arttırmak,
Öğretmeni, okulu, dersi sevdirmek,
Hedef oluşturma.
HİPNOZDA NELER OLUR?
Hipnozda vücutta ve algıda bir çok değişikler ortaya çıkar. Bunları sıralayacak olursak:
Katalepsi: Kas hareketlerinin yavaşlaması ve sonra tamamen kaybolmasıdır. Kaslar kaskatı hale gelir ve suje (hipnoz edilen kişi) bütün çabalarına rağmen kaslarını hareket ettiremez. Örneğin kolunu kıpırdatamaz, ağzını oynatamaz, gözlerini açamaz. Normalde kalamayacağı pozisyonlarda uzun süre kalabilir. Hafif transta telkinle ortaya çıkan göz kapakları katalepsisi ile başlar ve sonrasında tüm vücutta katalepsi sağlanabilir.
Anestezi: Orta derinlikte bir transta tam anestezi(hissetmeme) ve analjezi(ağrı duymama) sağlanabilir.
Amneziler: Orta derecede bir transta telkin ile derin transta ise kendiliğinden amnezi(hatırlayamama) oluşur.
Hiperestezi: Hipnoz esnasında duyularda bir keskinleşme ortaya çıkabilmektedir.
İllüzyonlar ve hallusinasyonlar: Hipnozda bütün duyulara ait hallusinasyonlar ve illüzyonlar ortaya çıkabilir. Orta derecede transta bir sujeye limon suyu şerbet diye içirilerek öyle bir tat alması sağlanabilir. Soğan koklatılarak gül kokusu alması sağlanabilir.
Rüya gördürme: Orta ve derin transta rüya gördürmek mümkündür.
Zaman distorsiyonu: Telkin ile dakikaları saatler gibi veya tam tersini hissettirmek mümkündür.
Posthipnotik telkin: Derin transta bir sujeyi telkin ile transtan sonra bazı fiiler yaptırabilir. Ancak bu fiiler suje tarafından kabul edilebilir olmalıdır.
Somnanbulizm: Derin trans hali olup, trans bozulmadan suje gözlerini açabilir, yürür konuşur ve söylenenleri yapar. Ancak ruhi yapısına aykırı olan istekleri yerine getirmez.
Hipermemnezi: Orta transta oluşabilir, geçmişi aşırı derecede hatırlama durumudur.
Ekimnezi: Geçmişi tekrar yaşama durumudur. 20 yaşında bir suje 5 yaşına götürülürse 5 yaşa göre davranmaya başlar, 5 yaş gibi konuşur.
HİPNOZUN DERİNLİĞİ:
Hafif trans: Göz kapaklarının titremesi, vücutta ağırlaşma ve lokal sıcaklık hissi.
Orta trans: Göz kapakları katalepsisi, telkinle kol ve bacaklarda katalepsi, otomatik ritmik hareketler, eldiven çorap şeklide anesteziler, dokunma hallusinasyonları ortaya çıkar, trans belirgindir, suje sadece hipnozitörün sesini işitir.
Hafif somnabulistik trans: Vücutta tam katalepsi olur.
Derin somnabulistik trans: Trans bozulmadan, gözler açılınca sabit bakışlar ortaya çıkar. Posthipnotik amnezi telkin edilebilir, uyanınca tam amnezi, tam anastezi, posthipnotik anestezi, göz hareketlerinin koordinasyonun yok olması, kas hareketlerinde ve reaksiyonlarında katılaşma, yavaşlama, ekimnezi, görsel ve işitsel hallusinasyonlar ortaya çıkabilir.
Tam derin somnabulistik trans: Bütün spontan aktivitenin inhibe olduğu uyuşma hali.
Psikiyatrist Necati Çobanoğlu
HİPNOZU ANLAYABİLMEK
Hipnoz kelimesini duyduğumuzda; gizemli, büyülü bir durum aklımıza gelir. Hipnoz çoğumuzun aklında, sallanan bir saat karşısında yarı uykulu ve garip davranışlarda bulunan seyredenlerin eğlendiği ve alkışladığı tablolar olarak kalmıştır. Burada hipnozitör hipnoz edileni tamamen kontrol altına almış ve ona istediği şeyleri yaptırmakta, onu şekilden şekile sokup herkesi eğlendirmektedir. Bu popüler tablonun gerçek hipnotizmayla ilgisi yoktur. Modern hipnoz anlayışı bu popüler anlayışla temel noktalarda çelişir. Hipnotik transta kontrolü kaybedip, başka birinin denetimi altına girmek söz konusu değildir. Hipnoz edilenin özgür iradesi korunmaktadır. Özgür iradenin hipnoz eden tarafından kontrol edilmesi mümkün değildir.
Geçtiğimiz yüzyılda hipnoz hakkındaki anlayışımız çok ilerledi, ancak bu kavram halen bir sır niteliğindedir. Bu makalede, bazı hipnoz teorilerine bakacağız ve anlamaya çalışacağız.
Bilim insanları, hipnoz hakkında birkaç yüz yıldan beri düşünüyorlar, tartışıyorlar ve araştırmalar yapıyorlar ancak bilim, bunun nasıl gerçekleştiğini henüz tam olarak açıklayamamıştır. Ancak, hipnozun genel özelliklerini keşfedip, nasıl çalıştığına dair bazı modellemeler yapmışlardır.
Hipnoz ; aşırı telkin, gevşeme ve artan hayal gücü ile karakterize bir trans durumudur. Bir uyku hali değildir. Aşırı uyarılmışlık halidir. Uyku ve uyanıklık arası bir durumdur. Sıklıkla düş kurma, bir kitap ya da film seyrederken kendinizi kaybetme duygusu ile benzerlik gösterir. Tamamen bilinçlisiniz ama çevrenizdeki uyaranlardan çoğunun farkında değilsiniz. Sadece odaklandığınınız durumu yaşıyorsunuz. Aslında günlük yaşantımızda birçok kez hipnoza girip çıkıyorsunuz.
Hipnoz telkine çok açık olduğunuz bir durumdur. Hipnozitörün verdiği telkinler sizin için uygunsa o fikri kucaklarsınız ve gereğini yaşamaya başlarsınız. Çok soğuk bir su içtiğiniz telkin edilmişse boğazınızın üşüdüğünü hissedersiniz. Çok hoş bir koku olduğu telkin edilirse o kokunun hoşluğunu yaşarsınız. Ortamın çok sıcak olduğu telkin edilirse terlemeye başlarsınız. Ama tüm süre boyunca, bunun hayali olduğunun farkındasınızdır. Bu özel ruhsal durumu, ilginizi çeken bir filmi izlerken yaşayabilirsiniz. Filme aşırı şekilde odaklandığınızda kendinizi filmin içinde gibi hisseder ve filmin duygusunu yaşayabilirsiniz. Günlük hayatın endişelerinden, sıkıntılarından geçici bir süre uzaklaşmış olursunuz. Film bittiğinde veya dikkatinizi filmden çektiğinizde günlük yaşam ve duygularınıza geri dönersiniz .
Bu olaylar nasıl gerçekleşmektedir?
Hipnoz aslında bilinçaltına ulaşmanın bir yoludur. Bilinç yapınız, bilinçli bölüm ve bilinçaltı bölüm olmak üzere iki bölümden oluşmaktadır. Bilinçli yapınızdaki düşünce süreçlerinin farkındasınızdır. Bilinçaltı süreçlerin ise farkında değilsiniz. Fakat bilinçli zihniniz ve sahnenin arkasında düşünen bilinçsiz kısmı olan bilinçaltı zihninizle el ele çalışmaktadır. Bilinçaltı zihniniz sorunları çözmemiz için bilinçli zihne hizmet eden geniş bir bilgi deposudur.
Bilinçaltı otomatik olarak yapılan tüm şeylerle ilgilenir. Nefes alırken düşünmezsiniz bilinçaltınız bunu yapar. Bir araba sürerken yaptığınız her şeyi düşünmüyorsunuz, bir sürü küçük şey sizin bilinçaltınızda düşünülmüştür. Bilinçaltı vücudunuzdan aldığı fiziksel bilgileri de işler. Kısaca, bilinçaltı zihin operasyonun arkasındaki gerçek beyindir düşüncenizin çoğunu yapar. Uyanıkken bilinçli zihin, bu düşünceleri değerlendirmek, kararlar vermek ve bazı fikirleri harekete geçirmek için çalışır. Aynı zamanda yeni bilgileri işler ve bilinçaltına bunu aktarır. Ama uyurken, bilinçli zihin aradan çıkar ve bilinçaltı özgür irade sahibi olur.
Hipnoterapistler, hipnotizmanın derin rahatlama ve odaklanma yolu ile bilinçli zihni sakinleştirmek ve bastırmak amacını güder. Bu durumda, halen neler olduğunu biliyorsunuzdur, ancak bilinçli zihin, bilinçaltı zihninizin gerisinde kalmıştır. Etkili bir şekilde, bu hipnoterapistin bilinçaltıyla doğrudan çalışmasını sağlar. Özetle hipnozun, bilinçli zihninizi arka plana koyduğu fikrini inceledik, bu yolla siz ve hipnotizma uzmanı bilinçaltınızla doğrudan iletişim kurabilir. Bu teori, çoğunlukla hipnotik durumun önemli özelliklerini ortaya koyduğu için, psikiyatri camiasında geniş bir kabul görmüştür.
Hipnotizma uzmanları, hipnoz altında olan bireylerin küçük çocuklara benzediğini söylüyor: eğlenceli ve yaratıcı. Bilinçli zihin ana engelleyici bileşendir. Bilinçaltının hayal gücü ve dürtü kontrolünü sağlar. Bilinçaltı zihniniz kontrolü ele aldığında, kendinizi daha özgür hissedersiniz ve daha yaratıcı olabilirsiniz. Bilinçli zihninizin her şeyi filtrelemesi gerekmez. Hipnozcunun önerileri doğrudan başka bir kişiden ziyade bilinçaltından geliyor gibi görünüyor. Bu nedenle önerilere otomatik olarak tepki verir. Tabii ki, bilinçaltı zihninizin vicdan, değerler, inanışlar, hayatta kalma içgüdüleri ve kendi fikirleri var, bu yüzden kabul etmeyeceği çok şey var.
Bilinçaltı; tat, dokunma, duyma, koku alma ve görme gibi bedensel duyumları düzenler. Hipnoz altındayken hipnotizma uzmanı sizin bilinçaltınızla doğrudan konuşabiliyorsa, tüm bu duyuları tetikleyebilir, böylece bir çikolatanın tadını alabilir ve memnuniyet duygusunu yaşayabilirsiniz.
Ayrıca, bilinçaltı tüm anıların depolandığı bir yerdir. Hipnoz altında, kişiler tümüyle unutmuş oldukları geçmiş olaylara erişebilirler. Psikiyatristler bu anıları ortaya çıkarmak için hipnotizmayı kullanabilir, ruhsal problemlerin çözümüne katkıda bulunabilirler. Hipnoz altında kişilerin sahte anılar da üretebilirler bu nedenle, hipnotik bir öznenin geçmişi keşfedilirken psikiyatristler son derece dikkatli olmalıdır.
Hipnozun bu teori ağırlıklı yönünü inceledikten sonra, acaba bu teoriyi destekleyen bazı fizyolojik kanıtlar var mıdır?
En önemli veri elektroensefalografi (EEG) yani beyin elektriksel aktivitesi ölçümlerinden elde ediliyor. Kapsamlı EEG araştırmalarında, beynin zihinsel durumuna bağlı olarak, farklı beyin dalgaları ve ritimlerinin olduğunu göstermiştir. Örneğin; derin uyku, rüya, uyanıklık durumlarında farklı bir ritim ve dalgalar vardır. Bazı çalışmalarda, hipnoz altında deneklerin EEG’si uyanıklık EEG’si ile benzerlik göstermektedir.
Araştırmacılar ayrıca beyin aktivitesini araştırmışlardır Bu çalışmalarda, hipnoz altındaki kişilerin beyin korteksinin sol hemisferinde düşük aktivite, sağ hemisferinde ise yüksek aktivite tespit etmişlerdir. Nörologlar, sol hemisferinin beynin mantıksal kontrol merkezi olduğuna inanmaktadır. Çıkarım ve mantık üzerinde çalışır. Bunun aksine, sağ hemisferle ise hayal gücü ve yaratıcılık kontrol edilir. Sol hemisfer aktivitesinde azalma bilinçli zihnin yavaşladığını, sağ beyin aktivitesinde bir artış yaratıcı, dürtüsel bilinçaltının hızlandığı fikrini desteklemektedir. Bu hiçbir şekilde kesin kanıt değildir, ancak hipnotizmanın bilinçaltının aktif olduğu fikrini desteklemektedir.
Psikiyatrist Necati ÇOBANOĞLU
HİPNOTERAPİ NASIL BİR TEDAVİ YÖNTEMİDİR?
Zihinsel süreçlerin amacı; doyum sağlamak, gerginlik oluşturan durumlardan kaçınmaktır. Bu süreçlerin bir kısmı bilinçli, büyük bir kısmı ise bilinçsiz alanda işlemektedir. Bilinçsiz alana söz geçirmek güçtür. Bunu nereden anlıyoruz? Sigara içmenin zararlı bir şey olduğunu biliyoruz ama içmeye devam ediyoruz. Sağlıklı olduğumuzu bildiğimiz halde hasta olduğumuzu düşünüyoruz. Aşırı yemenin hem sağlığımızı, hem fiziksel görünümümüzü olumsuz etkilediğini bildiğimiz halde aşırı yemeğe devam ediyoruz. Geleceği bilmediğimiz halde, olayları olmuş gibi değerlendirip olumsuz duygularını yaşıyoruz. Takıntılı davranışların saçma olduğunu bildiğimiz halde, bunları yapmaya devam ediyoruz. Ders çalışmanız gerekiyor ama bir güç çalışmanızı engelliyor. Bunun gibi örnekleri çoğaltmak mümkün.
Yukarıda saydığımız örnekler incelendiğinde bu düşünce ve davranışların gerçeklerle bağdaşmadığı görülmektedir. Ama gerçeklerle bağdaşmama bu tür davranışların ortaya çıkmasını engelleyememektedir. Çünkü bilinçaltı zihinsel süreçler her zaman gerçeğe uygun olarak çalışmayabilir. Ama bu şekilde çalışması bir amaca hizmet etmediğini göstermez. Yukarıda bahsettiğimiz gibi amaç doyum sağlamak ve gerginlikten uzak kalmayı sağlamaktır.
Şimdi aklımıza bu bilinçaltı süreçlere müdahale etmenin, patolojik süreçleri düzeltmenin bir yolu yok mudur? Diye bir soru gelebilir. Bu süreçler psikoterapi, hipnoterapi veya ilaç tedavisi yardımıyla çözümlenebilir. Ben burada hipnoterapinin tedavide nasıl kullanıldığını incelemeye çalışacağım.
Psikiyatrik bozuklukların hipnoterapi ile tedavisinde temel yaklaşım şöyledir: Psikiyatrik bozukluğa yol açan bilinçaltı süreçlerin ortaya konması, sonrasında bu sürecin hangi amaca hizmet ettiğinin anlaşılması, sonraki basamakta patolojik düşünce kalıbının gerçeklere uygun sağlıklı bir düşünce kalıbı ile yer değiştirilmesi şeklinde olmaktadır. Hipnoz altında kişinin telkine açık bir halde olması, bedensel ve ruhsal açıdan tam gevşeme halinin olması, rüya gördürme tekniği ile terapi ile amaçlanan durumların görsel ve duygusal olarak yaşatılması terapinin başarısını artırmaktadır. Aynı zamanda yaş geriletme tekniği ile geçmişteki travmatik yaşantıların ortaya çıkarılması, bu yaşantıların bilinçli hale getirilmesi, travma ile yüzleşmenin sağlanması sağlanarak travma kaynaklı psikiyatrik bozuklukların tedavisinde önemli bir avantaj sağlamaktadır. Posthipnotik telkinlerle günlük hayatta terapi ile amaçlanan davranışların kontrolü rahatlıkla sağlanabilir. Bilinçaltı süreçler aynı zamanda fiziksel süreçleri de kontrol etmektedir. Bundan yola çıkarak hipnoterapi ile ağrı kontrolü sağlanabilir. Konuşma bozukluklarına müdahale edilebilir. Temel olarak bu yöntemler kullanılarak aşağıda sayacağım durumlar hipnoterapiden fayda görebilir:
PSİKİYATRİK BOZUKLUKLARDA:
Fobik bozukluk,
Obezite,
Yeme bozuklukları,
Tik bozukluğu,
Kekemelik,
Enürezis nokturna (Gece işemeleri),
Psikojenik ağrı bozukluğu,
Panik bozukluk,
Depresif bozukluk,
Davranım bozukluğu,
Konversiyon bozukluğu,
Tırnak yeme.
Obsesif kompulsif bozukluk,
Cinsel işlev bozuklukları,
Uyku bozuklukları,
Yeme bozuklukları,
PSİKİYATRİ DIŞI HASTALIKLARDA:
Cilt lezyonları,
Migren,
Astım,
Ağrısız doğum,
Kanser ağrılarını azaltmak,
Kemoterapi yan etkilerini önlemek (bulantı, kusma)
Anestezi yapmaksızın diş tedavileri
Diş hekimi ve diğer fobiler
EĞİTİMDE:
Öğrencilerin sınav stresini azaltmak,
Öğrencilerin dikkatinin yoğunlaştırılması,
Ezberleme yeteneğini arttırmak ve belleği kuvvetlendirmek,
Motivasyonu arttırmak,
Öğretmeni, okulu ve dersi sevdirmek.
Psikiyatrist Necati Çobanoğlu
HİPNOTERAPİ İLE SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK
Şimdiye kadar kaç kez diyet yaparak kilo vermeye çalıştınız? Haftalarca hatta aylarca süren son derece kısıtlı gıdalar ile yapılan diyetler, zorlanarak yapılan egzersizler, doktora danışılmadan kullanılan ilaçlar, bitki çayları vs.vs… Kaçında başarılı oldunuz? Kaçında dayanamayıp vaz geçtiniz? Verdiğiniz kiloları ne kadar zamanda geri aldınız? Hatta cerrahi girişimleri bile düşünüp araştırmaya mı başladınız? Diyet yaparken mutlu muydunuz? Yaptığınız diyet yaşam tarzınıza ne kadar uygundu? Yaptığınız diyet sadece aldığınız gıdaları mı yoksa yaşamınızın başka alanlarını da mı kısıtladı? Tüm bunları okurken ve bu soruların yanıtlarını düşünürken bile içinizde bir sıkıntı oluştuğunu görür gibiyim. Kilo verme isteği masum bir niyetten çıkıp kısa zamanda açlık savaşlarına dönüşen, kendini acımasızca cezalandırmayla son bulan talihsiz bir döngü haline gelir. Görüldüğü gibi tekrarlayan bu döngüler kişinin beden sağlığının yanı sıra ruh sağlığını da bozmaktadır.
Beden ve ruh sağlığınızı bozmadan Hipnoz teknikleri kullanılarak kilo vermeye yardımcı olma, yani Hipnoterapi yönteminden bahsetmek, sizleri bu konuda bilimsel temellere dayanarak ve doğru bir şekilde bilgilendirmek istiyorum. Hipnoterapi ile kilo verme alanında son yıllarda oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiş ve bu yöntem haklı bir şekilde popüler bir yöntem olmaya başlamıştır.
Hipnoterapi; Sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak ve arzu edilen sağlıklı kiloya ulaşmak için çözüm arayan pek çok kişiye yardımcı olabilecek oldukça yararlı bir yöntemdir. Hipnoterapi ile kilo verme ; cerrahi bir işlem, ilaçlar, doğal ürünler gibi diğer takviyeleri gerektirmez. Fizyolojik veya psikolojik zarar verici bir özellik içermez. Hipnoterapi diyet amacı gütmez. Bu yöntem; beslenme ile ilgili sağlıklı düşünce kalıpları oluşturmayı hedefler. Beden ölçülerinde istenen hedeflere ulaşabilmek için beslenme ile ilgili zihinsel engelleri aşmak amacını güder. Aynı zamanda yeme bozukluğu gibi beslenme bozukluklarına yol açabilecek altta yatan psikolojik sorunları çözmeye de yardımcıdır. Hipnoterapi düşünce kalıplarındaki engelleri aşmak ve nedenlerini bulup çözümlemek açısından faydalıdır.
Bizleri aşırı yemeye yönlendiren şeyler nelerdir?
Tıbbi tedavi ile kontrol altına alınması gereken çeşitli metabolik bozuklukların yol açtığı iştah artışı dışında, karşı koyulamayan yemek yeme dürtülerinin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz.
Haz duygusunu tatmin etmek için hızlı bir şekilde bütün lezzetleri tatma isteği.
Doyma duygusunun geç olması.
Midenin tokluk duygusunu yakalamasına rağmen, zihinsel tokluk duygusunun yakalanamaması
Çocukluk döneminde ebeveynler tarafından yeme konusunda baskı yapılması.
Sıkıldığında veya yalnız kaldığında yemek yiyerek sıkıntısını azaltma.
Üzgün ya da mutsuz olduğunda yemek.
Kendini ödüllendirmek için yemek .
Obezitede sağlık nedeniyle kilo verme zorunluluğu önemli olmakla birlikte, ince ve zayıf olmanın güzellikle eş anlamlı tutulması nedeniyle daha iyi görünme çabası günümüzde kilo verme gerekliliğini daha da öne çıkarmaktadır . Bu amaca ulaşmak için çoğunlukla hızlı yöntemler tercih edilmektedir. Ve dolayısıyla hızlıca sağlıksız bir şeklide verilen kilolar hızlıca geri alınmaktadır. Ayrıca reçetesiz satılan zayıflama ilaçları, , bitkisel karışımlar, moda zayıflama diyetleri ve aşırı yorucu egzersizler ve endikasyon dışı cerrahi işlemler ölümlere yol açabilmekte, kişilerin sağlığını ciddi biçimce tehlikeye sokmaktadır.
Arzulanan ölçülere ulaşmak için kilo verme süreci gerçekten uzun ve çok zahmetli bir süreç olduğundan yoğun stresi de beraberinde getirir. Uzun süre çok sevilen yiyeceklerden uzak durma, iştah duygularıyla başa çıkma, hareket etme zorunluluğu, tüm bunlara rağmen hala beğenilen giysilerin içine olamamak, aynaya baktığında hala bir yerlerden fazlalıkların çıktığını görmek, tartının sayılarında değişikliğin olmadığını ya da çok yavaş değiştiğini görmek kilo verme motivasyonunu düşürür. Bu durum kişide umutsuzluk duygusunu tetikler ve “ne yapsam başaramıyorum olmuyor, aç geziyorum, bitkin düşüyorum, kilo vereceğime aksine alıyorum” düşüncesi hakim olmaya başlar ve kişi kilo verme yöntemi her neyse tam aksi yönde hareket etmeye başlar ve verdiği kiloları da geri almaya başlar. Sonra bu davranışlarından dolayı yaşadığı yoğun pişmanlıklar, suçluluk duyguları, başarısızlık duygusu ve özgüven kaybı ve aşırı stres kişinin psikolojisini bozar. Bu döngü sürekli tekrar eder durur.
Bu duyguların hepsi kişinin yaşam kalitesini önemli derecede bozabilir ve insan ilişkilerinde problemlere neden olabilir. Örneğin; Aşırı kiloları nedeniyle bedenini beğenmeyen birey, üzerine giydiklerinin yakışmadığı gerekçesiyle kendisine giysi almaz, beğenilmeyeceği, herkesin onun kilolarıyla fazlasıyla ilgileneceği düşüncesiyle, katılması gereken davete gitmez, başkalarının onun ne kadar fazla yediğini görmesinler diye yemek etkinliklerine katılmaz, sosyal ilişkileri bozulur, kendini yalnızca zayıf olduğu zaman güzel ve çekici olacağına inandığından, zayıflama düşüncesi sürekli zihnini meşgul eder durur. Bu nedenle günlük hayatın sorumluklarına yeterince odaklanamaz. Bu olumsuz duygu ve düşünceler kilo vermek yerine aksine kilo alımına neden olabilir.
Bilinçsizce yönlendirilen yemek yeme dürtüleri, irade gücünü zayıflatıp mücadeleyi bozmaktadır.
İşte tam burada hipnoterapi devreye girer. Kilo vermek için motive olmanızı ve dirençleri aşarak istenilen sonuca ulaşmanıza yardımcı olur.
Hipnoterapinin kilo vermek için nasıl kullanılacağına geçmeden önce hipnoz hakkında mitler nedeniyle olası çekincelerinize değinmek istiyorum.
Kontrolümü kaybederim.
Uykudan uyanamam.
Yapmak istemediğim şeyler bana yaptırılır.
Hafızam silinir.
Sırlarımı anlatırım.
Bu çekinceler hakkında doğrular ise şöyledir. Hipnoz bir uyku hali değildir. Aşırı uyarılmışlık halidir. Kontrolünüz sizdedir. Kimse size istediğiniz bir şeyi yaptıramaz. Siz istemediğiniz hiçbir şeyi anlatmazsınız. Hafızanızın silinmesi diye bir şey mümkün değildir. Hipnozdan çıkamama diye bir durum söz konusu değildir. Hipnozun sonrası normal uykudur.
Hipnoterapi ile kilo kaybı nasıl olmaktadır?
Daha önce bahsettiğimiz gibi hipnoz bilinçaltına ulaşmanın bir yoludur. Aşırı yeme dürtüleri veya diyet yaparken karşılaşılan dirençler çoğunlukla bilinçaltı kaynaklıdır. Zararlı sonuçları görmenize rağmen aşırı yemek yemeye devam ediyorsunuz, kendinizi engelleyemiyorsunuz. Diyet yapmaya çalışıyorsunuz bir süre sonra vazgeçiyorsunuz. Bunun nedeni bilinçaltı dürtülerdir. “Niçin aşırı yemeye yönlendiniz ?” veya “Diyetten niçin vazgeçtiniz?” sorularına verilebilecek tatmin edici cevaplar çoğunlukla yoktur. Çünkü bu sorulara verilebilecek bilinçli bir cevap yoktur. Bu soruların cevapları bilinçaltındadır. Hipnoz bir araç olarak kullanılarak bu dürtülerin nedenlerini ortaya çıkarılabilir. Terapi yolu ile bu patolojik düşünceler çözümlenebilir. Hipnoz esnasında telkine açık bir durumda olduğunuzdan dolayı verilen direktiflere uyum sağlamanız ve bunları kabul etmeniz yüksek düzeydedir. Bu durum terapinin daha başarılı ve hızlı bir şekilde olmasına imkan sağlar. Yine hipnoz esnasında görselleştirme(rüya gördürme) tekniği ile terapi esnasında verilen direktiflerin uygulanması ve sonuçları canlı olarak yaşatılabilir. Böylece ulaşmak istediğiniz hedefi gördüğünüzde motivasyonunuz artacak, bunu uygulama ve gerçekleştirme konusunda kendinize olan güveniniz artacaktır. Sonuç olarak yanlış beslenme ile ilgili bilinçaltı kalıplarınız sağlıklı olanlarla yer değiştirecektir.
Yapılanları bir örnekle açıklamaya çalışacağım.
Hipnoz altında hipnoterapist tarafından bir müdahalede bulunmadan, yeme dürtülerinize uygun olarak ne yemek istiyorsanız onu yemeniz önerilir. Diyelim ki bu kocaman çikolatalı bir pasta olsun. Pasta yendikten sonra neler hissedildiği, duygusal olarak neler yaşandığı, niçin böyle bir pasta tercih edildiği, pastanın onun için ne anlama geldiği, duygusal yönden hangi boşluğu doldurduğu gibi sorularla yeme davranışının temelinde yer alan düşünce kalıpları tespit edilmeye çalışılır. Bu kalıplar tespit edildikten sonra bunlar sağlıklı beslenme kalıpları ile değiştirilme yoluna gidilir yani telkin yolu ile bu pastayı yemek arzunuz baskılanabilir, örneğin bunun yerine bir meyve ile aynı zevki almanız sağlanabilir. Hedeflere ulaşmak için egzersiz yapmayı daha keyifli hale getirmek telkinleri verilebilir. Yeni kalıplar gerçeklerle uyumlu neden sonuç ilişkisi olan kalıplardır. Bu nedenle kabul edilebilirlikleri yüksektir. Hipnoz altında yanlış ve doğru düşünce kalıplarının sonuçları görsel ve duygusal olarak yaşatılıp sonuçlarla yüzleşme sağlanabilir. Bu düşünce kalıplarının değiştirilmesinde ve sizin bu kendinize olan güveninizin artmasında önemli bir rol oynar.
Sonuç olarak hipnoterapi, beslenme alışkanlıklarının temellerini oluşturan olumsuz ve sağlıksız bilinçaltı düşüncelerle mücadele ederek, yeni ve sağlıklı düşünce kalıpları oluşturarak kilo kaybı için size yardımcı olabilir.
Psikiyatrist Necati ÇOBANOĞLU
ÖĞRENCİLERDE DERS BAŞARISINI ARTIRMAK İÇİN HİPNOZUN KULLANIMI:
Hipnoterapi öğrencinin okul başarısını artırmada kullanılabilecek yöntemlerden biridir. Uygulanmasının kolay olması, herhangi bir olumsuz etkisinin olmaması, başlangıçta hipnoterapist tarafından uygulanan yöntemin sonrasında, öğrencinin kendisine öğretilerek uzun süre kullanabilir olması önemli avantaj sağlar. Hipnoterapi ile neler sağlanır:
- Öğrencinin dikkat ve konsantrasyonu artırılabilir: Ders başarısızlıklarında en önemli sorunlardan biri dikkat güçlükleridir. Bu durum, gerek ders dinlerken, gerek ders çalışırken konsantre olunamadığından dersleri anlayamama ve çalışmayı uzun süre devam ettirememe gibi sorunları ortaya çıkarır. Sonuçta ders dinleme veya çalışma bırakılır. Hipnoterapi ile dikkatin artırılması ve uzun süre sürdürülmesi sağlanabilir.
- Hatırlama becerisi artırılabilir: Öğrenilenlerin kısa sürede unutulması başarısızlıkların diğer nedenidir. Hipnoterapi ile hatırlama kapasitesi artırılarak öğrenilenlerin uzun süre hafızada tutulması, bilgiye ihtiyaç olduğunda kolaylıkla hatırlaması sağlanabilir.
- Stresi kontrol altına alma öğretilebilir: Stres, heyecan daha çok sınav anlarında olumsuz etkileri nedeni ile önemlidir. Ruhsal ve fiziksel olumsuz etkileri vardır. Fiziksel olarak çarpıntı, nefes darlığı, terleme, karın ağrısı, bulantı gibi bulgular sınava konsantre olmayı önemli derecede bozar. Bütün dikkat vücuda yönelir. Dikkat dağılır. Hatırlama güçlükleri ortaya çıkar. Sınava ne kadar hazırlanırsak hazırlanalım, aşırı heyecan ve stres başarısızlığa neden olabilir. Sınavlara sakin ve rahat bir şekilde girmek başarıyı artırabilir. Hipnoterapi ile stresle mücadele yöntemleri öğretilerek başarıya önemli derecede katıda bulunulabilir.
- Öğrenme için motivasyon artırılabilir: Bir çok öğrenci ders çalışama isteğinin olmadığından yakınır. Hipnoterapi ile ders çalışma motivasyonunun artırılması sağlanabilir. Motivasyonu önleyen nedenlerin ortaya çıkarılması ve bunların çözümlenmesi önemlidir. Bu da hipnoterapi ile sağlanabilir.
- Özgüven eksikliğinin giderilmesi sağlanabilir: Özgüven eksikliği çalışma motivasyonunu azalttığı gibi, stresi önemli derecede artırdığı için başarısızlığa neden olur. Hipnoterapi ile özgüven eksikliği giderilebilir.
- Bilinçaltı çatışmaların çözümü sağlanabilir: bilinç altı çatışmalar ruhsal sorunlara yol açabileceği gibi, başarısızlıkların da temelinde yer alabilir. Bu çatışmaların hipnoterapi ile çözülmesi başarısızlıkların önlenmesinde önemli bir rol oynayacaktır.
- Öğrenmeyi olumsuz yönde etkileyebilecek alanlardan biri geçmişe dönük deneyimlerdir. Geçmişte olan başarısızlar, yine başarısız olacağım düşüncesini doğurur. Hipnoterapi ile yanlış bilinçaltı düşüncelerin çözümlemesi sağlanabilir.
Yukarıda maddeler halinde başarısızlık nedenlerini ve çözüm yollarını kısaca incelemeye çalıştım.
Hipnoterapi bilinçaltına ulaşmanın bir yoludur. Hipnoz anında kişi telkine açık bir durumdadır. Telkin yolu ile bilinçaltındaki öğrenme ile ilgili problemlerin çözümü mümkün olabilir. Rüya gördürme tekniği ile başarı ve başarısızlığın sonuçları görsel olarak yaşatılabilir. Böylece bir karşılaştırma imkanı doğmuş olur. Başarılı sonuçlar özgüven oluşumunda önemli katkılar sağlar. Kişinin gerçek kapasitesini görmesini sağlayabilir. Hipnoterapi öğrencilerin ders başarısını artırmada kullanılabilecek yöntemlerden biridir.
Psikiyatrist Necati ÇOBANOĞLU.